Duygusal Dayanıklılık Sırrı

Günümüzde giderek daha popüler hale gelen “emotional resilience,” Türkçe’si ile “duygusal dayanıklılık” 2025’te de en çok geliştirilmesi beklenen ilk 10 yetkinlik içinde üst sıralarda yer alıyor.
Fiziki olarak yayın çekip, bırakıldığında eski şekline geri dönmesi ile metaforlaştırılan duygusal dayanıklılık kavramı, psikolojide de 1980’ler itibariyle kullanılmaya başlıyor ve günümüze kadar geliyor.
Dayanıklılık, kırılmadan esnemek demek. Psikolojik açıdan ise zorluklara ve değişimlere uyum sağlayabilme ile ruhsal ve zihinsel esneklik kabiliyeti olarak tanımlanıyor. Gerildikten ya da incindikten sonra hızlı toparlayabilme durumu da diyebiliriz. Daha somut olarak, beklenmedik bir aksilik ya da üzüntü yaşandığında, yoğun baskı ve stres altında, olumsuz bir söylem ya da geri bildirim aldığında bunu yönetebilmek, yapıcı olarak yapabileceklerine odaklanabilmek duygusal dayanıklılığın göstergesi oluyor.
Duygusal dayanıklılığın son yıllarda giderek daha popüler hale gelmesinin nedenleri; ekonomik krizler, artan rekabet, günlük hayatta ve iş dünyasında artan belirsizlikler ve zorluklar, uzaktan çalışma temposu ve stresi, sosyal medya trendleri ve kişisel gelişime artan ilgi diyebiliriz. Değişen dünyada sağlam kalabilmek ve bunu geliştirmek artık bir gereklilik haline geldi.
Amerikan Psikoloji Derneği’ne göre, duygusal dayanıklılık insanlarda bulunan veya bulunmayan bir nitelikten öte öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceri. Kas geliştirmek gibi, zaman, odak ve emek isteyen bir süreç. Bu beceriyi geliştirmek üzere de literatürde ve pratikte çok farklı yollar ve yöntemler geliştiriliyor; her geçen gün yeni kaynaklar sağlanıyor. Bunları inceleyerek, kendi görüşmelerimle de harmanladığında 3 temel stratejik çözüm önerisi sunmak istiyorum:
- Duygu Farkındalığı ve Duygu Yönetimini Öğrenmek:
Karşılaşılan durumlarda yaşanan duygunun bilincinde olmak ve onu yaşamak; akabinde ilerlemeye devam etmek.
Örneğin, ani bir üzüntü yaşandı, bir yakının rahatsızlandı ve çok üzüldün. Üzgün olduğunu kendine söyleyerek, gerçekliğini kabul ederek üzüntüyü yaşamak, kendine izin vermek ile başlayabilirsin. Sonrasında da tepkilerini bir süre gözlemleyip, kendini, odağını değiştirerek, örneğin nefesine ve konu ile ilgili iyi taraflara odaklanarak sakinleştirmeye çalışabilirsin. Bu duygu yönetimini de kolaylaştırır.
- Etki Alanı’na Odaklanmak
Kendi kontrol edebildiğin ve yapabileceklerine odaklanarak, çözüm üretmek.
Sıklıkla dış koşulları, başkalarının davranışlarını ya da sonuçları kontrol etmeye çalışır, sonra da bu çaba ile daha çok stres ve hayal kırıklığı yaşarız. Bu da duygusal yıpranmaya neden olur.
Stephen Covey’in “Etki Alanı ve İlgi Alanı” modeli’nden yola çıkmak, karşılaştığın sorun sırasında “bana düşen ne?” ve “ben bu sorunu nasıl aşarım?” soruları ile alternatif çözümler üretmek yardımcıdır.
Örneğin, dahil olduğun projede büyük bir hata yapıldı. Suçluyu aramak yerine kendi yapabileceklerine odaklanmak, başkalarını da çözüme davet etmek süreci psikolojik açıdan daha sağlam yönetmeni sağlar.
- Anlam Bulduğun Amaçlarını Hatırlamak
Anlam bulduğun içsel ve dışsal enerji kaynaklarına ulaşmak.
Bu yaklaşım, Viktor Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında ifade ettiği gibi, insanın hayatta kalma ve mücadele etme gücünün anlam bulduğu hedeflerden kaynaklandığı fikrine dayanır.
Hayattaki iş ya da özel yaşam ile ilgili kişisel hedeflerinin yanı sıra ailen, ilişkilerin, içinde bulunduğun topluluklarla bağlantılı amaçlarını göz önünde bulundurarak, onlarla daha çok uğraşmak yaşadığın zorlukla başa çıkmak üzere seni destekler.
Örneğin, son dönemde uğraştığın işte yaşadığın başarısızlık ya da istediğin sonucu alamamak sende yoğun stres ve özgüven kaybına sebep oldu diyelim ki. O işi yapmayı neden istediğini hatırlamak, başarılarını hatırlamak, çevrenin de desteğini almak bakış açını değiştirmen ve farklı yöntemler geliştirmen için itici güç oluşturabilir.
Sonuç olarak, sorunlarla başa çıkmaya çalışmak, kendini toparlamaya uğraşmak ve içsel motivasyonu yeniden sağlamak dış dünyaya uyumlanma ve olaylara daha esnek yaklaşabilmeye olanak sağlar.
Duygusal dayanıklılığı en temelde zorlayıcı durumlarda yılmadan, esnek ve bilinçli tepkiler verebilmek diye özetleyebiliriz. Yaşadığımız her zorluk bize yeni bir şey öğretmek, kendimizi geliştirmek ve başkalarına da destek olabilmek için fırsat sunuyor. Bu fırsatı, psikolojik sağlamlığımızı sağlayarak, değerlendirmek daha tatminkar bir hayat yaşamamızın kapısını aralıyor diye düşünüyorum.
Sevgiler,
Yeşim Erman