Duygu – Düşünce – Davranış Çarkı

Duygu-Düşünce-Davranış, Albert Ellis ve Aaron Beck’in geliştirdiği Bilişsel Terapi’nin 3 ayağını oluşturuyor.

Duygu, düşünce ve davranışlarımız bir bütün halinde hareket ediyor. Her biri, bir diğerini etkiliyor.

Kurduğumuz ilişkileri, iletişimimizi ve seçimlerimizi daha iyi anlamak ve ona göre yön vermek adına bu etkileşimi anlamakta fayda var.

Öncelikle, tüm davranışlarımızın kökeninde duygu ve düşünceler yatar. Davranışların altında yatan duygu ve düşüncelere ulaşmak başta kendimizi daha iyi anlamaya ve keşfetmeye; başkalarında bunu merak etmek ve sorgulamak da onlarla daha etkili iletişim kurmamızı sağlar.

Mesela, olumsuz bir duygu içinde olduğumuzda, aklımızdan geçen olumsuz düşünceler moralimizin daha da bozulmasına neden olur. Moralimizin bozulması ise çoğunlukla durumu düzeltmeye yarayacak yapıcı davranışlar yerine canımızı sıkan ve durumu bizim için daha da zorlaştıracak davranışlar içine girmemize neden olabilir.

Örneğin; gireceğimiz bir toplantıda yapacağımız sunuma tam hakim hissetmemek, kaygı hali, başarız olacağımızı düşünmeye sebep olur, o da toplantıya çalışma motivasyonumuzu düşürdüğü ve sonucunda da az çalıştığımız için korktuğumuz şey başımıza gelir, başarısız bir toplantı geçer.

Aslında ne yapılabilir, seçenekler neler?

Duygu haline bakmak ve onu yaşamak… “Şu anda bu toplantı için kaygılıyım. Bu konunun benim için önemli olduğunu gösterir. Kaygı benim doğal bir duygum. Kendimi biraz rahatlatayım. Plan yapayım ve çalışmaya devam edeyim. Hazırlıklı gireyim.” diyebilmek. Duygu halini tükettikten sonra mantık yürütebilmek.

Başka bir örnek de düşünceden tetiklenen davranışa verebiliriz. Diyelim ki, topluluk önünde konuşan konuşmacı konusunu anlatırken bir kişinin esnediğini görüyor. Kişileri sıktığını ya da kötü anlattığını düşünmeye başlıyor. Bir başka kişiyi ise telefonuyla ilgilenirken görüyor, konuşmacı konuşmayı beceremediğini düşünmeye başlıyor. Bu düşünceler onu andan ve anlatımından uzaklaştırıp, gerçekten kötü anlatmasına sebep olabilir. Halbuki, ilk kişi bir önceki geceden uykusuz kalmış, diğer kişi de o sırada önemli bir mesaj almış olabilir. İkisinin konuşmacının anlatımı ile ilgili bir durumu olmayabilir.

Burada da önemli olan “farkedebilmek.” Sonra ise:

  • Genellememek
  • Anlam çıkarmamak
  • Kişiselleştirmemek.

Bunu yapabilmek üzere; “ben mevcut davranışımla ilgili ne hissediyorum, ne düşünüyorum?” diye kendine sormak yardımcı. Yine aynı şekilde, “karşımdaki kişi davranışı ile ilgili ne hissediyor, ne düşünüyor?” diye merak etmek ve ona sormak destekleyici.

Bu çark için “farkındalık” akabinde yapabileceklerimiz:

  • Duyguyu kabul etmek / yaşamak
  • Düşünceyi değiştirmek / farklı bakmak
  • Davranışı değiştirmek / yönetmek

Özetle, bu çarkı bilmek ne işimize yarayacak?

Kendimizin duygu ve düşüncelerini anlayarak, kendi davranışlarımızı yönetebilmeyi; başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışarak da onlarla iletişimimizi ve ilişkilerimizi yönetebilmeyi sağlar.

Profesyonel koçlukta da koçluk alanın duygu ve düşüncelerini irdelemesini, anlamaya çalışmasını ve derinleşmesini sağlamaya çalışıyoruz ki davranışlarını değiştirebilsin, yönetebilsin.

Çok sevgiler.

Yeşim Erman

*Bu modeli daha etkili ve faydalı kullanmama vesile olan değerli MB Akademi’ye çok teşekkürler.

 

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir