Krizde Değişimi Yönetmek…

Kriz, kelime olarak bakıldığında ani, önemli değişim ve beraberindeki belirsizlik olarak tanımlanır. Bu tanımda, kötü, acı, felaket, tehlike gibi olumsuz bir kelime olmadığı halde genel olarak bakıldığında olumsuz bir çağrışım yapar kriz. En temelde, rutinin ve alışılmışın dışına çıkarır çünkü… Krizin getirdiği büyük ve önemli sorunlarla birlikte olumlu bir çok getirisi vardır aslında. Yaşanan bir kriz ile birlikte gelen zorluklar ve sorunlarla, yenilik, keşif, yaratıcılık, çok yönlü düşünce, mücadele ve çaba ortaya çıkar. Böylece de kriz, ilerlemeyi ve gelişimi destekler; performansı artırır. Fırsatlar, krizlerden doğar yaklaşımı tam da bu yüzdendir.
Einstein demiş ki: “Krizin üstesinden gelen kendisinin de üstesinden gelir.” Çünkü değişim, bireyde başlar ve öyle yönetilir. Yaşanılan değişiklik her ne olursa olsun değişime giren kişi ve değişimden çıkan kişi aynı kalamaz. Dolayısıyla, gündemdeki krizde de asıl fırsatlardan biri ve belki de en temeli, eski bizi korumak yerine yeni bizi yaratma fırsatıdır. Buna bağlı olarak, çok sevdiğim bir söz var:
“Yumurta dıştan kırılırsa yaşam son bulur, içeriden kırılırsa yaşam başlar;
zira önemli değişimler hep içten başlar.”
İbn-i Rüşd
Yaşadığımız bu pandemi sürecinde, farkettiklerimize büyük resimde bakarsak:
• Göremediğimiz bir şey tüm dünyayı sardı. Bilinmeyen ve belirsizlik kaygısı ile yüzleştik ve sağlığımızın kıymetini daha iyi anladık.
• Alışık olduğumuz bir çok şeyi yapamamaya başladık. Fiziksel alan başta olmak üzere kısıtlandık ve mecburen yavaşladık.
• Her şeyi evde yaşamak üzere sistem kurmaya çalışırken, ruh – beden – zihin dengesinin önemini hatırladık. Bu anlamda, önceliklerimizi sorguladık.
Hepimiz, aynı gemide yol alırken ve büyük resimde bu tip benzer şeyler yaşarken, kişilik, karakter, yaklaşım ve yaşam farklarından dolayı deniz de gemi de süreç de her birimizi farklı etkiledi. İşte bu yüzden, değişimi yönetebilmek demek değişime kendimizden başlamak demek. Yani;
“Sen değişirsen, dünya değişir.” Osho
Değişimi yönetirken, kendimize uyan yöntemi geliştirmek tam bir keşif yolculuğudur. Öncelikle, farketmediğimiz bir şeyi değiştiremeyiz. Farketmek yani ana kaynağı, kendi adımıza alta yatan nedeni bulmakla başlar değişim. Farkedince de bir çok şeyi ve en önemlisi de potansiyelimizi keşfederiz. Sonrasında ise ne yapacağımıza karar vermemiz gerekir. Burada da alternatifleri, seçenekleri ortaya koymak, değerlendirmek ve aralarından net bir seçim yapmak gelir. Bu da değişim için yeterli olamaz. Kritik bir adım daha vardır. O da seçtiğimiz kararı uygulamak; hatta sürdürmektir. Değişimin formülü de tam olarak bu bana göre:
Değişim = Farkındalık + Seçim + Eylem
Farkındalık, sorularla tetiklenir. Değişim formülünün her bir bileşeni için bakış açısı ve her birinde de kendinize sorabileceğiniz birkaç temel soru paylaşmak istiyorum bu nedenle.
Farkındalık kısmı için sorularım:
1. Son dönemde sizin için en çok neler değişti?
2. Hangi değişim kolay oldu? Bunun sizin için anlamı ne?
3. Hangi değişim zor oldu? Bunun sizin için anlamı ne?
Kendimizi gözlemleyebilmek ve dışarıdan değerlendirebilmek bize değerlerimiz ve güçlü yönlerimiz ile ilgili çok şey hatırlatır. Bazı şeyleri de keşfettirir. Bu sayede oluşan farkındalık ve isteklere odaklanmak da başlı başına bir motivasyon kaynağıdır çünkü yapmak istediğiniz şeyi yaparsanız, bundan heyecan duyarsınız; enerji harcamak yerine, enerji kazanırsınız.
İşte buradan ikinci aşamaya geliriz. Bu dönemde, kendiniz ve çevreniz ile ilgili tüm keşfettiklerinizi ve farkındalıklarınızı nasıl değerlendirmeyi ve bundan sonrası için ne yapmayı seçeceğiniz: Seçim kısmı. Buradaki sorularım ise şöyle:
1. Şu ana kadar ötelediğiniz hangi değişimi bundan sonra hayatınıza alacaksınız?
2. Değişim ne olsa kolay olur? Neyi farklı yapsanız mesela?
3. Kararınızı nasıl seçeceksiniz? Seçim çarkının tüm alanlarına bakınca en çok hangisi ile karar almayı tercih edersiniz? (*Seçim Çarkı: Mantık, Duygu, Değerler, Geçmiş Tecrübe, Uzmana Sormak, Hayalgücü, Sezgi, İlahi İrade)
Aldığınız kararlar doğru veya yanlış değildir. Önemli olan size göre en iyisini seçmektir. Seçimlerin gerçekleşmesi için de harekete geçmek gereklidir. Bu da bizi formülün 3. aşamasına getirir: Eylem. Bu kısımda paylaşmak istediğim sorular şöyle:
1. İstediğiniz olduğunda sizin için ne mümkün olacak?
2. Harekete geçmenizi engelleyen ne var?
3. İstediğiniz değişim için en çok neye ihtiyacınız var?
Bu soruları cevaplarken, cevabınızı hayal etmek hatta bu hayalinizi imgelemek ya da yazmak çok etkilidir çünkü içselleştirmeye teşvik eder, cesareti ve beraberinde hareketi tetikler.
Bu değişim formülünde (Değişim = Farkındalık + Seçim + Eylem) önemli bir noktada da sürdürülebilirliği sağlamak üzere bunun bir döngü olduğunu hatırlamaktır. Eylemler, yeni bakış açıları kazandırır, farklı sonuçlar doğurur. Bu da değişime kapı açar. Denize atılan bir taş misali, sizi ve çevrenizi dalga dalga etkiler. Döngü hep devam eder çünkü yaşamın bir parçası değil tam da kendisidir. Bu döngünün en güzel tarafı tıpkı Nietzche’nin dediği gibi: “Sizi öldürmeyen şey güçlü kılar.”
Sevgiler.
@yesimerman