Ruh – Beden – Zihin Bütünlüğü

Ruh – beden – zihin dengesini, üçgen ile anlatmayı tercih ederdim. Konunun dengeden öte “bütünlük” olduğunu farkettikçe bu görsel ile anlatmayı daha doğru buldum. Biri diğerinden bağımsız değil. Hepsi içe içe ve birbirini direk etkiliyor.
“Ben kimim?” sorusu ile başlıyor her şey…
Ben ruhsal bir varlığım. Ruhum, benim özüm.
Zihnim hizmetkarım.
Bedenim aracım.
Ruh, ne istediğini bilir. İçsel huzur dediğimiz şey onu dinledikçe gerçekleşir. Bu nasıl mümkün olur? Anlam ve amacını bilerek, ona göre yaşayarak. Duygularını farkederek, onları kabul ederek. Andan keyif alarak. Vazgeçerek ve bırakarak, yeniye yer açarak. Sezgilere kulak vererek. Bütünün bir parçası olduğun bilinci ile iyilik üreterek.
Zihin, bizi ayakta tutmaya çalışır; yaşatmaktır ana amacı. Kötü bir efendidir çünkü gerekli hayati ihtiyaçlar olduğu takdirde bulunduğunuz odada dahi yaşatabilir sizi. Durmaz, hep düşünce üretir. İyi kullanılmazsa kaygılara yönelik düşünceleri artırır. Bilgilenmek için kullanılırsa gelişir. Okumak, yazmak, araştırmak, keşfetmek, analiz etmek bağlantılarını artırır, yeni kapılar açar.
Bedene iyi bakmak ise sağlıklı beslenmek, düzenli hareket etmek, yeterli uyumak ve dinlenmek ile mümkün olur. Bunlar ile sağlıklı olmaya devam eder; bunları aksattıkça ise sağlık sorunları yaşamaya başlarız.
Bütünlük nasıl etkilenir? Örneğin; sürekli zihne alan tanırsak, ya çok düşünür ya da çok fazla eylem içinde yapma halinde olur, kendi öz benliğimizden uzaklaşırız. Bu da huzursuzluk ve mutsuzluğu tetikler. Bir süre sonra bedenimizde de bazı rahatsızlıklara yol açar. Düzenli hareket etmezsek, bedenimizin hormonel yapısı olumsuz etkilenir. Yağlanma başta olmak üzere bazı fiziki rahatsızlıklar baş gösterir; beraberinde de kaygı ve stres düzeyinde artış olur. Sürekli anlam, amaç ve varoluş ile ilgilenirsek de dünyevi konu ve ihtiyaçlardan giderek uzaklaşmaya başlarız.
Bu üçü birbirini direk etkilediği için onları bütün olarak değerlendirmek ve dengelemek hayatın ana felsefesidir.
Hayat yalnızca bir an; her şey akan bir suysa varlığımız da devamlı bir değişimin parçasıdır. Ana konu farketmektir. Ancak o zaman gelişebiliriz.
Sevgiler,
Yeşim Erman