Korkuyor musun?

Siz hiç korkuyor musunuz dedi bir takipçim bana.
Tabii ki dedim, tabii ki.
Ama eskisinden daha az.
Neden dedi?
Çünkü ‘sevmek ve inanmak’ içimizde var oldukça aslında korkuyu bizim yarattığımızı daha iyi kavradım.
Korkunca ne yapıyorsunuz dedi:
5 adımda anlatayım dedim:
1) Üzerine gidip de korktuğum şeyi yaparsam en kötü ne olur diye soruyorum önce kendime.
2) Sonra en iyi ihtimalle ne olur diye soruyorum.
3) Arkasından bir seçim yapıyorum.
4) Korkumun üzerine gideceksem (ki gitmezsem yerim de saymış oluyorum) güçlü olduğum yanlarımı hatırlayıp, kendimi takdir ediyorum ki bir teşvik olsun harekete geçmek için. 😊 .
5) Sonra da geçiyorum harekete, atlıyorum suya. Akıyorum suyla… Deneyen kaybedebilir ama denemeyen zaten kaybetmiştir öyle değil mi?
Bir örnek vereyim.
Oğlumuz 5 yaşında; havuza atlamaktan çok korkuyordu. Yüzdüğü halde.
Önce dedik ki atlamazsan hiç bilemeyeceksin nasıl bir his olduğunu; atlarsan da çok eğleneceksin. (1. ve 2. Adım) Seçim senin. (3. Adım)
Sonra sen bunu başarabilirsin çok kolay dedik. Yavaş yavaş kucağımıza doğru atlattık biz havuzdayken. Biz yanında atladık. Rahat olduk. Güldük, eğlendik. Bir yandan da gözlemlemesini sağladık. (4. Adım)
Hadi atla dedik birkaç kez.
Bir süre tereddütten sonra atladı. (5. Adım)
O gün sudan çıkaramadığımızı hatırlıyorum. :)) Sürekli atladı… Çok mutlu oldu ve müthiş bir güven geldi kendine.
Sadece bu kadar…
Korkuyu yaratan bizsek onu ortadan kaldıracak olan da yine biziz.
İster kabul edip, üzerine giderek ve yaparak; ister konuyu kapatıp, bırakarak. Bazı durumlarda tutunmak daha acıtır bırakmaktan. .
‘Mutluluğun anahtarı, neyi kabul edip, neyi bırakacağını seçme iradesine sahip olduğumuzu bilmektir.’